8 Haziran 2014 Pazar

Pespayelik

Ellerim katran karası
Toprak var avucumda
Ziyaret deyim umulmadık dünü
Hep içinde olmak isterken bugünü
Ya gerisinde kaldım ya da hep ilerisinde
Onca gelecek varken bu durgunluk niye?
Sabırsız kaçmaya yakın, sırf anlamasın diye
Kanun gibi hükümleriniz le
Benden medet uman gururunuzla
Sırf daha zaman var diye
Beklettiğiniz yarınlar, saf hayaller değil artık
Bırakıp da gidebilirdiniz
Hangi mertebenin insanlarıydık ki
Bu çirkef bezeli yollarda pespaye olabildik
Güzel bir ruh lazım azizim, tertemiz de bir kalp 

Kaygısız

Bayağı bulunup atılan eşya misali
Bulup çıkarıverdi en derininden sandığın
Öylesine değildi, nasırlı ellerin oyması
Amaçsız hangi güneş doğmuş ki ufuktan?

Böyleydi, unutmaktı mubah olan
Dert edinircesine durduk yere öylesine
Bedbaht lığımıza üzülürken
En basit şeylerin bile tarifini yapamazken
Sırasını, yılını, umudunu bile kaybederken

Dile Şiraz Eden Her Söz Gül Kelamı mıdır?

Bir deli cesaretidir koptu gitti koynumdan
Fikirde kalacağına zikirde kalsın dedim
O kadar da takardım ki mantığına, sıradanlığına
Geçmesin isterdim eylüller
Ve yazın içimde beliren o coşkunluk
Mütemadiyen yaşardık efendim
Dile Şiraz eden her sözü gül kelamı sanırdık
Hatta muştuluk verir gibi beklerdik, çocukça

Belki

Yarıda kaldı hevesler
Timsali gibi o günlerin, her anı her anlatışımda
Bir bir hatıramda
Biter mi sandık, öyle kolay
Yaşanır mı diye yaşar mı insan? 
Oysa bile demeden, bir iç bile çekmeden
En güzel zamanlarımdı, bunu güzel belledim.
Bir daha demeden, beklenti içinde dahi olmadan
Kaç belkili anım oldu kim bilir?
Gözlerim kapalı yine çıkarım karalığa.

2 Haziran 2014 Pazartesi

?

Hangi misale sıkıştırdılar bizi acaba?
Hangi dile peyda olduk?
Bilinmesi ne mümkün, kimin dilinde, hangi duada geçtik?
Kimler ayıpladı, kimler güldü arkamızdan?
Hangi bizi, hangi romana benzettik?
Hangi şehirdi en çok sevdiğimiz?
Hangi şarkıydı en çok söylediğimiz?
Dünlü mutluluklar mı sardı bizi bilmeden?