En hüzünlü kadın isimlerinden, ah ulan dedirten filmlerin,
şarkıların ana fikri, yapılma nedeni. Siz ne derseniz deyin artık, günlük
hayatta ve sanatta en çok kullandığımız bir iki metafor arasında gösterilir
kader. TDK’ya danışmak isterseniz eğer “Genellikle kaçınılmaz kötü talih”
olarak ete kemiğe bürünür kelimemiz. Bu kadar çok hayatımızı işgal edip hakkını
verememiş, anlamına erememiş hatta yanlış zihniyetimizi TDK’ya bile empoze
ettirmişiz.
Öncelikle her içkili ortamın açılmazsa açılmazıdır din
olgusu, yin-yang felsefesine yorarım ben durumu karşıt kutupların ilişkisine
göre şekillenir düzen, isterseniz de fiziğe yorun zıt kutupların birbirini
çekişini. Neyse asıl konuya geleyim geçmişte çokça anlatmaya çalıştım bu tip
ortamlarda Kader’i. Ama bir türlü vakıf olamadım emelime, insanlarımız bir
türlü kıramadılar yıllarca ördükleri duvarlarını.
Kader, yazgı hayat yokuşumuzun tüm virajlarının önceden
yaratıcımız tarafından bilinmesidir. İşte bu cümleyi kullandığınız anda karşıt
fikirlerin bombardımanına düştünüz demektir. Öncelikle sorular biz ne amaçla
yaşıyoruz o vakit? Ya da zaten her şeyimiz kaderimizde yazılıysa biz irademizi
kullanamıyor muyuz? Diye uzar gider cümleler.
Benim naçizane din felsefesinden anlayabildiğimi sıralayayım
size katılıp katılmamak sizin elinizde. Zaman kavramı biz yaratılanlar için
düzen tertip amacıyla oluşturulmuş bir kavramdır. Oysaki yaratıcımız zamandan
münezzehtir. Zaman bizim gibi sonlu varlıkların işlerini tertip etmelerini
kolaylaştırır.
Ki zaten zaman olgusu da tam anlamıyla çözülebilmiş,
açıklanabilmiş bir kuram değildir.
“İkizler Paradoksu”nu araştırırsanız eğer ikiz kardeşlerden birinin
dünyada kaldığını diğerinin çok hızlı bir uzay aracı ile gezegenler arası bir
uzay yolculuğuna çıktığını düşünün. Bu kardeşlerin belli bir zamandan sonra
dünyada buluşmaları halinde çok hızlı araçla uzay yolculuğu yapan kişi, dünyada
kalan kardeşine göre daha genç görünecektir. Bu paradoks Albert Einstein’ın “Görelilik
Kuramı” ile de desteklenmiştir. Görelilik kuramına göre ışık hızına yakın
hızlar söz konusu olduğunda saatlerin yavaşlayıp, kütlenin artacağı belirtilir.
Ana konumuza tekrar dönecek olursak bizi yaratma kudretinin
sahibi zamandan bağımsız olarak bizim geçmişimizi de geleceğimizi de bilir
fakat yaratıcımızın bunu bilmesi zamanın dışında ve zamandan münezzeh
olmasıyla, açıklanabilir. Bizler ise doğum, ölüm v.b. bazı durumların dışında
tüm kaderimizi kendi irademizle şekillendiririz. Yani bizi doğruya veya yanlışa
kaderimiz değil irademiz götürür.
Bizler okulda iyi notu kendimiz alırız, kötü notu hoca verir
mantığından bir türlü kurtulamayız. Kaderi de aynı şekilde telakki eder bu
şekilde değerlendiririz. Kendi irademizden kaynaklanan yanlışlarımızdan dolayı
kendimizi kader mahkumu ilan ederiz. Hatta kadere savurmadığımız küfür kalmaz,
Oysa tüm başarılarımızı bileğimizin hakkıyla kazanmışızdır!
Kısacası neymiş kader “Genellikle kaçınılmaz kötü talih”
değilmiş. Birkaç ayrıntı dışında bizim tarafımızdan spontane oynanan bir
tiyatroymuş.