Uzun zaman oldu yazmayalı, hayat gailesi işte hırsların
çemberinde koşturmanın ötesinde adım attırmıyor adama. Nefes alamıyorum, kitapta
okuyamıyorum mesela. Hep geleceği düşünürken geçmişte bedbaht olanlardanım.
Oysa böyle bir hayat değil rüyalarımda gördüklerim.
Her insan düşünür sıra dışılığını, mutlu olması gerektiğini.
Oysa ne için bile yaşadığını bilmeyen o kadar çok insan var ki hayatta. Şükür edilesi
hayatlarımız var, bazen gözümüz kayınca görüp burun kıvırdığımız sadece fizyolojik
ihtiyaçlarını ve bir ihtimal barınma ihtiyacını giderebilen insanlar var bu alemde.
O insanların yüzünde o kadar kırışıklık
görürsün ki hangi çizgi hangi günahın bilemezsin.
Peki, ne yapmalıyız o halde şükür deyip mutluluk mu giyinsek
sahtecikten? O da değil. Amaçlara bağlanmaktan geçiyor, mutluluğun olmasa da
huzurun anahtarı. En azından iç ritmini buluyor insan bu sayede, hele de
koşuşturmaca doğru amaç uğrunaysa mantığınla ruhunu kol kola görmen içten
değil.
Böyle düşünen biri olarak hatta çevremdekilerin de benim
kurallarımla yaşamalarını isteyerek, asker zihniyetli yanımı hep kendi içimde övende
ben, özgürlükçü yanımı ulaşılmaz tatlı bir gelecek hayali gibi hep en uzağa
koyanda ben. Daha kendi içimde dirliği, düzeni sağlayamayan ben, kalkmışım da
hayat dersi verir olmuşum.
Neyse anlamışsınızdır sürer mutluluklar yaşayamayacağımı. Kendi
içimdeki hesaplaşmalarda bile huysuz bir ihtiyar olarak ölmeye razı geldiğimi,
tek üzüntüm benim hayaletimle ömür geçirenlere olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder