6 Ağustos 2015 Perşembe

Günah Keçisi

Şimdi bana sorsalar
Duymak istemezler ki bilirim adım gibi
Bilmek için değil sormak için
Ne çetrefilli yollarımız var Allah’ım
Şimdilerde ben bolca bilinçaltına atıyorum boku
Nede güzel oysa kendimize günah keçileri bulmak

Ahmetler veya Mehmetler ne fark eder

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Zaman Mefhumu

Fikirlerimizde olmasa ne kadar çıplağız ya da tutkularımız olmadan ne kadar yalnız. Hayata bağlandığımız ana fikir akımlarımız köreldiğinde ne kadar da çaresiz. Kaçmanın vakti gelmişken durmanın anlamı yok.

Saatleri ve zamanı anlamlandırmaya çalışırken beyhude uğraş içindeyiz. Zaman biz sonlu varlıkların hayatı kolay yaşama ölçütü. Sahi ya insan kaç yaşında çocuk, kaç yaşında yetişkin ya da kaç yaşında yaşlı olur. Yani bu keskin çizgileri bir gün mü belirler, bir saat mi yoksa bir yıl mı? Yaşasak ya tutkularımızı zamanı kendimize uydurup, geçmez ki biz istemezsek en güzel zamanlar. Barışmaya ne denli uzağız ki içimiz başka der dilimiz başka. Hadi tut elimden fikirler benden olsun uğraşlar senden.


Söz bak daha çok muhabbet edeceğiz, hem de büyük demlikli bir çayla. Kendimizi dinlemeye fırsat bulamıyoruz ki çevremizden, tıkayıversek ya kulaklarımızı etraftaki beklentilere. Biz istedik diye kurulsa sofralar ve çoğalsa dostlar. En çok istediğin çiçekleri ekebilirsin mesela. Romanları ilk ben bitirsem de bilmenin verdiği gururla içim kabarsa da anlatamasam sana, oku desem çok seversin sen. Ya da yine ben dinlesem en güzel şarkıları ilk, öğütlerime uymaz mısın? Geceler hayali zaruri kılar bilirsin, uzun gecelerimiz olur bizim bol bolda doldurur boşluğu karanlık. Hadi ama daha kaç vakti beklentili geçireceğiz ki?

2 Ağustos 2015 Pazar

Ütopyam

Aydın ovasına bakan son yamacın ve yolun sağ tarafına. Süryanilerin taş evlerine benzeyecek, kendi bölge kültürüme devrim yapmanın ötesinde güzele olan tutkum bu ütopya. Bol misafirli güzel bir ev evet hayalim bu 10-15 senelik hayalimi buna göre şekillendireceğim. Kendi kültürümü ve doğduğum bölgeyi seven biri olarak yemyeşil bir bahçe içinde sonsuzluğun simgesi sağa sola serpiştirilmiş dekoratif zeytin ağaçları. Evimin ikinci katında aydın ovasına selam veren genişçe bir balkon balkonun üstünü unutur muyum hiç balkonumun üstünü yoğun şekilde saran asma ağacım. Detaylarını ayrıntılı şekilde ne kadar beynime işlemeye devam etsem de her düşüncemi kolayca kelimelere dökemiyorum. Ey blog sakinlerim inşallah bir gün sizleri de bekleyeceğim.

Son dönemde şehir hayatından kaçan onca insanın belgeselini izledim. Köy hayatını tatmış biri olarak mantıklı buluyorum. İçinde bulunduğumuz düzende hayatımızdan çok büyük bir parçayı, emeğimizi, zamanımızı, sağlığımızı ve daha neler neleri sırf hayatımızı daha güzel yaşamak, daha çok biriktirebilmek, daha çok şey satın alabilmek adına devlete veya özel sektöre kiralıyoruz.  En özel anlarda özel bulduğumuz kişilerin yanında olamıyoruz. Her işin zorluğu ve tatmini kişiye göre değişir ki zaten insanoğlu olarak elimizde olmayana duyduğumuz yakıcı özlemi ve elde etmenin verdiği tatminin ardından marjinal faydasını giderek yitiren heveslerimiz. Bunlarda var evet belki hayalimi gerçekleştirsem bende kazanmanın verdiği buhrana mağlup olacağım. Fakat tutkuları olan tutkularını daha hayal aşamasında yakıcı bir özlemle hayal edebilen biriyim.


Farklı yaşamak lazım azizim, çok dost bulup bol yaşamak gerek. Bir şeyler öğrenip bir şeyler öğretmek gerek en başta. Şehirlerde küçük evlerde özgürlüğü tadamıyorum ben ama özgür olmam gerek yoksa anlamı yok. 

Siyaseten

Beceremeyenlerin bu kadar çok olduğu bir coğrafya da
Kaç kutuplu bilemediğim siyasetleriniz
Susmayacaksınız bilirim, anlamak adına gönlünüzü koyabilseniz
Hızlıca tükettiğiniz gerçekliğiniz
Bize uzak olduğunuzu en iyi siz bilirsiniz
Hadi artık uzak olun bizden diyebilenlerimiz
Ve ellerinizin arasında rahatça oynatabildikleriniz
Tahammüle uzak gerçekliklerinizi alın da bizden uzaklara gidiniz.