Fikirlerimizde olmasa ne kadar çıplağız ya da tutkularımız
olmadan ne kadar yalnız. Hayata bağlandığımız ana fikir akımlarımız
köreldiğinde ne kadar da çaresiz. Kaçmanın vakti gelmişken durmanın anlamı yok.
Saatleri ve zamanı anlamlandırmaya çalışırken beyhude uğraş
içindeyiz. Zaman biz sonlu varlıkların hayatı kolay yaşama ölçütü. Sahi ya
insan kaç yaşında çocuk, kaç yaşında yetişkin ya da kaç yaşında yaşlı olur. Yani
bu keskin çizgileri bir gün mü belirler, bir saat mi yoksa bir yıl mı? Yaşasak ya
tutkularımızı zamanı kendimize uydurup, geçmez ki biz istemezsek en güzel
zamanlar. Barışmaya ne denli uzağız ki içimiz başka der dilimiz başka. Hadi tut
elimden fikirler benden olsun uğraşlar senden.
Söz bak daha çok muhabbet edeceğiz, hem de büyük demlikli
bir çayla. Kendimizi dinlemeye fırsat bulamıyoruz ki çevremizden, tıkayıversek
ya kulaklarımızı etraftaki beklentilere. Biz istedik diye kurulsa sofralar ve
çoğalsa dostlar. En çok istediğin çiçekleri ekebilirsin mesela. Romanları ilk
ben bitirsem de bilmenin verdiği gururla içim kabarsa da anlatamasam sana, oku
desem çok seversin sen. Ya da yine ben dinlesem en güzel şarkıları ilk,
öğütlerime uymaz mısın? Geceler hayali zaruri kılar bilirsin, uzun gecelerimiz
olur bizim bol bolda doldurur boşluğu karanlık. Hadi ama daha kaç vakti
beklentili geçireceğiz ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder