23 Ekim 2012 Salı

aidiyet


Uzun yıllar içimde hissedemediğim kavramdı aidiyet. Ne doğduğum topraklar benimdi, bendi ne de yaşadığım gurbet, insan bastığı toprağı yaşamak ister. Köhneleşmek, çürümek yerine her adım atışında mutluluğun tadını çıkarabileceği topraklarda yaşamak ister. Bulamamıştım işte ben gerçek yurdumu iki şehrin arasında sıkışıp kalmıştım. Sonradan fark ettim ki aidiyet sorunum, sevgi sorunummuş bambaşka bir şehirden bambaşka bir insanı tanıyınca yaşadığım gurbet sıcacık oluverdi.

Peki, hakikatten bu muydu tüm cevap? Bir sevgi mi ait kılı vermişti beni, yabancı bir toprağa? Kim bilir?

Bende bilemedim işte belki de göze en hoş gelen cevabı kendime yaren edindim. Beklide hayatın sistematiğiydi bu. Sanırım hayatın çarkçıbaşı sına sormak gerek…

12 Ekim 2012 Cuma

Melankoliden sorumlu melankolist


Sarp medeniyet yokuşunda daha da ağır hissedilen iş, ev v.b arasında süre giden döngünün monotonluğundan kurtulmaya çalışır insan evladı. Kendi elleri ile yarattığı o koca medeniyet, insanoğlunun hayat dilimindeki en büyük parçayı ısıra gelmiştir günümüzde, özellikle de metropol insanı olup çıkan bizler melankolinin sadık müşterileriyiz. Sevdiklerimize, hobilerimize ayıracağımız zamanı kariyerimize, metropol’ün uzun yollarına ayırıyoruz işte.


11 Ekim 2012 Perşembe

Zamanım Yok Zannımca


Sizde zamanı bir çizgi gibi düşünme yanılgısı içersindemisiniz?

Böyle düşünüyosanız bence yanılıyosunuz, çünkü zamanın kendi içersinde bir genişliği var, bildiğiniz zamanı eğip büküyoruz işte kavislendirip virajlar koyuyoruz önüne. Bu gün monoton iş koşuşturmasıyla yiyip tükettiğim dakkalar incecik bir çizgi yakıştırmasıyla hızlıca, bomboş tükenir koca hayat boşluğunda.

Oysaki tutkuların egemenliği sarsa dört bir yanını böylemi olur? sevdiğinin gözlerinde kayba uğrarken, ailenden uzaklara yelken alırken yaşadığın o deneyimler yada kavuşurken sevdiklerine, zamanı dikine genişletirsin işte, ferahlatır insanın içini, bir an için ömrünü vakfedersin.  

9 Ekim 2012 Salı

Ey Aşk Benim Gibi Bir Müptezelide Şems’in Aşkıyla Yak


İçimde bir sızı duyar gibiydim gelmiş geçmiş zamandan kalma, tanıdığım kekremsi bir tat. Seneler den birkaç sene evvel, daha kendini bulamamış toy çocuk eskilerden kalma bir rüyaya yatmış gece, daha sabahına gözünü açar açmaz bilmiş kaderini. Zamanı kollamış, beklemiş belli bir süre ama inanmış bu kadere. Günü gece eden sözünü hece etmiş, huysuzluğu gitmiş, sabretmeyi öğrenmiş, gecesine güneş doğmuş bizim toy’un sonrası sanki bir düş hiç bilmediği filmler gelmiş gözünün önüne, hiç duymadığı ezgiler çalınmış kulağına.

Hala düşteyim kuvvetle muhtemel, bizim toy’un birkaç beden büyüğü olup çıkmışım işte. Huysuz bir ihtiyar olarak ölümü bekleyecek ken, hüküm verilmiş önceden, güzel günler gördüm hakkaten. Şehirler karıştı, sözler karıştı, duygular zaten hep karışıktı ama mutlu oldum! zamanın birinde. o yüzden hayata bir eyvallahım var.

O değil de dostum o kekremsi tat yok mu o artık hep dilim de…

7 Ekim 2012 Pazar

şiirce


Palazlandım ama bulamadım yolumu
Belki çokluk içinde yanlızlıktı benimki, Varlık içinde yokluk
Kurtarılmaya, uyanmaya çalışmak biçare
Düşlerim bile anlatamaz ki beni
Sıramı beklemek, sıradanlaşmak hiç istemesemde
Böyle değilken sistemin çarkı oluvermek
 Dün çocukça gülerken adam oluvermek
Okuduğum son kitaptaki betbaha benzemek

Uyanmalımı ne
Ansızın fi tarihinin sabahında ne dersin?
Cıkıvermelimi ne dağlara?
Son ayrılığımız oluversinmi düğün gecemiz?
İlk buluşma gibi tutarsız, heyecanlı
Ne dersin?

Ciddi Kararlar Almak Üzerine


Kaç ciddi karar aldım hayatımda tam anlamıyla kestirmek zor. Sevemiyorum kestirip atmayı, bıçakcasına bir  bütünü ikiye ayırmayı o yüzden iki sırtlı bir hayat yaşıyorum. Ama sınırın hangi kesimini tercih edersem edeyim hep en iyisi, en hayırlısı bulunduğum taraf deyip dertleri def etmeye kalkarım. Şimdide bir orta çizgide yürüyorum, sarhoş misali yürürken ne yana yalpalasam orada görüyorum cehennemi, zor bir seçimden öte mutluluk meselesi azizim, durumlar ciddi.

EE peki ne yapmalı da mutlu olunmalı var mıdır bir çaresi? hangi kararı vermek mutluluğumun marjinal faydasını arttıracak? sanırım yapmam gereken genelde başvurduğum çare olan zamanın yara bandını kullanmak olacak. Bu arada gariptir bir sızı yok içimde, olayın sıcaklığından desem değil, bilemedim işte. 




6 Ekim 2012 Cumartesi

İlk Evlat

Uzuvlarımı törpüleyerek başladım ilk yazıma, uç düşüncelerin uzağında olmaya çalıştım hayatım boyunca bunu becerdiğim zamanlar beceremediklerimden daha fazla, mutluyum bu yüzden. Farklı görüşlerin renklerine hayran kalsam da hep empati yeteneği gelişmemiş insanlara nefretim fazladır, yani sadece ben merkezci insanlaradır mesafem. bunların dışındaki hümanistliği'm fevkaladenin fevkindedir.

Söylediğim gibi ortalamanın ortasında, hırs ve mücadele küpü biri derim hep kendime, bakalım bu mücadele buradaki yazılarımın niteliğine ve miktarına yansıyacak mı? son bir kaç senedir zamansızlıktan muzdaribim işin, okulun, hayatın birbirine karıştığı bir nehirde akmak tayım. Çok yazmamamın tek nedeni bu olacaktır.

Laf ebeliğini bir yana bırakırsak az çok yukarıda anlatıklarım dan ibaretim işte, hayatım girdiğim öss, kpss gibi   bilimum sınavda imla hatası sorularından nefret ederek geçti bu yüzden yazılarımdaki imla ve cümle hataları için şimdiden affınızı diliyorum.