14 Ekim 2014 Salı

Sözde İnsanız

Bilmem kaçıncı insanlık buhranına gebe Orta doğu coğrafyası. Kayıtsız kalmamak elde değil. Ki zaten kayıtsızlık nedir, kilometre hesabıyla mı ölçüyoruz insanlık hesabını? Çok değil yakın zamanda Çin-Uygur Türkleri, Hindu-Müslüman gerginliği vesaire, vesaire, vesaire. İnsanlar mezalimden mezalime koşarken biz halen bilmem kaç mega piksellik telefonlarımızla sözde gelişmişliğin öze bir türlü yansı yamamasını tartışamıyoruz halen.  

Belgesel veya haberlerde izlediğimiz kadarıyla üzülür olduk. İnsanlık dramlarına karşı empatimiz yerle bir, uyutuluyoruz hayat bize devam ederken yanı başımızda bir çığlık! niye tıkarız ki kulaklarımızı. Söz ettiğim devlet politikaları da değil her ülke için devlet politikalarını yönlendiren baştaki kaymak tabakadır, benim asıl bahsettiğim bireysel ihtiraslarımız da bizlerin insanlığımızı bu derece yitmeye meyilli olmamız. Ne yapabiliriz ki? Aslında şuan asıl soru ne yapabileceğimizden çok bizlerin en azından bu olayları medyada gördüğümüzde kalbi yanıyor mu? İnsanlığımızdan geriye kaldı mı bir kırıntı? Yoksa sizde insanları mezhebine, ırkına, diline ayırıp reva görür müsünüz bu azapları?

En başta da belirttim ya insanlığımızı kilometre hesabına indirdik artık, dünyanın öbür yanında olanlar bize uzak ya kültürümüz, dilimiz belki de dinimiz ayrı diye çokta yakınsamazdık. Ama bilemezdik ki yanı başımıza bize benzeyen insanların aynı durumlara düşeceğini.

Ben anladım ki insanlık kendi buhranından çıkamayacak, teknolojiyi medeniyet olarak adlandırdığımız dan beri sanki daha az görüyoruz yanlışları oysaki sözde köleliği kaldırmamızın üzerinden bile yüz sene geçmedi.   


Bam telinize bu tiksinçliklerin kendi ırkınıza, kendi ailenize dokunmadan da sadece insan olduğunuz için basıldığına ümit ediyorum.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder