15 Eylül 2015 Salı

Geceden Sabaha Emanet Yolculuklar

Bazı şarkılar ve bazen ruh halim beni hep akşamdan çıkılan bir yolculuğun sabah saatlerine götürür. Kavuşmanın yaklaştığına dalalet iç kabarması, azalır aramızdaki mesafeler ve zaman evet. Bu yakınsama duygusu açarken ruhumdaki düğümleri mutluluğum görülmeye değer. Evet, bu yüzden severim geceden sabaha emanet yolculukları. 

Öğütsüzlüğüm, Kendime Yetecek Cevaplarımın Olmayışından

Gelişi güzeldi bazı
Düşüncesizce alelade
Ha bide senin gelişlerinde güzel olur
Gece saate bakmadan girince aklıma
Sabahı etmelik sebepler bol
Kavuşmalar yakın olsa da
Koca koca yıllar birikirken arkada
Seçemezken birde sonları
Yaşamanın güçlüğü, öğlenin sıcağında terletir belki
Ben düz konuşamam ki
Onca kez içinde yaşarken hayatı
Düz olabilmek takdire şayan
Öğütsüzlüğüm, kendime yetecek cevaplarımın olmayışından
Hadi bak yazda biterken, son kez tutalım nefesimizi
Bazen bizi bekleyenlerin umutlarını kırmaktan korkanken tam

6 Ağustos 2015 Perşembe

Günah Keçisi

Şimdi bana sorsalar
Duymak istemezler ki bilirim adım gibi
Bilmek için değil sormak için
Ne çetrefilli yollarımız var Allah’ım
Şimdilerde ben bolca bilinçaltına atıyorum boku
Nede güzel oysa kendimize günah keçileri bulmak

Ahmetler veya Mehmetler ne fark eder

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Zaman Mefhumu

Fikirlerimizde olmasa ne kadar çıplağız ya da tutkularımız olmadan ne kadar yalnız. Hayata bağlandığımız ana fikir akımlarımız köreldiğinde ne kadar da çaresiz. Kaçmanın vakti gelmişken durmanın anlamı yok.

Saatleri ve zamanı anlamlandırmaya çalışırken beyhude uğraş içindeyiz. Zaman biz sonlu varlıkların hayatı kolay yaşama ölçütü. Sahi ya insan kaç yaşında çocuk, kaç yaşında yetişkin ya da kaç yaşında yaşlı olur. Yani bu keskin çizgileri bir gün mü belirler, bir saat mi yoksa bir yıl mı? Yaşasak ya tutkularımızı zamanı kendimize uydurup, geçmez ki biz istemezsek en güzel zamanlar. Barışmaya ne denli uzağız ki içimiz başka der dilimiz başka. Hadi tut elimden fikirler benden olsun uğraşlar senden.


Söz bak daha çok muhabbet edeceğiz, hem de büyük demlikli bir çayla. Kendimizi dinlemeye fırsat bulamıyoruz ki çevremizden, tıkayıversek ya kulaklarımızı etraftaki beklentilere. Biz istedik diye kurulsa sofralar ve çoğalsa dostlar. En çok istediğin çiçekleri ekebilirsin mesela. Romanları ilk ben bitirsem de bilmenin verdiği gururla içim kabarsa da anlatamasam sana, oku desem çok seversin sen. Ya da yine ben dinlesem en güzel şarkıları ilk, öğütlerime uymaz mısın? Geceler hayali zaruri kılar bilirsin, uzun gecelerimiz olur bizim bol bolda doldurur boşluğu karanlık. Hadi ama daha kaç vakti beklentili geçireceğiz ki?

2 Ağustos 2015 Pazar

Ütopyam

Aydın ovasına bakan son yamacın ve yolun sağ tarafına. Süryanilerin taş evlerine benzeyecek, kendi bölge kültürüme devrim yapmanın ötesinde güzele olan tutkum bu ütopya. Bol misafirli güzel bir ev evet hayalim bu 10-15 senelik hayalimi buna göre şekillendireceğim. Kendi kültürümü ve doğduğum bölgeyi seven biri olarak yemyeşil bir bahçe içinde sonsuzluğun simgesi sağa sola serpiştirilmiş dekoratif zeytin ağaçları. Evimin ikinci katında aydın ovasına selam veren genişçe bir balkon balkonun üstünü unutur muyum hiç balkonumun üstünü yoğun şekilde saran asma ağacım. Detaylarını ayrıntılı şekilde ne kadar beynime işlemeye devam etsem de her düşüncemi kolayca kelimelere dökemiyorum. Ey blog sakinlerim inşallah bir gün sizleri de bekleyeceğim.

Son dönemde şehir hayatından kaçan onca insanın belgeselini izledim. Köy hayatını tatmış biri olarak mantıklı buluyorum. İçinde bulunduğumuz düzende hayatımızdan çok büyük bir parçayı, emeğimizi, zamanımızı, sağlığımızı ve daha neler neleri sırf hayatımızı daha güzel yaşamak, daha çok biriktirebilmek, daha çok şey satın alabilmek adına devlete veya özel sektöre kiralıyoruz.  En özel anlarda özel bulduğumuz kişilerin yanında olamıyoruz. Her işin zorluğu ve tatmini kişiye göre değişir ki zaten insanoğlu olarak elimizde olmayana duyduğumuz yakıcı özlemi ve elde etmenin verdiği tatminin ardından marjinal faydasını giderek yitiren heveslerimiz. Bunlarda var evet belki hayalimi gerçekleştirsem bende kazanmanın verdiği buhrana mağlup olacağım. Fakat tutkuları olan tutkularını daha hayal aşamasında yakıcı bir özlemle hayal edebilen biriyim.


Farklı yaşamak lazım azizim, çok dost bulup bol yaşamak gerek. Bir şeyler öğrenip bir şeyler öğretmek gerek en başta. Şehirlerde küçük evlerde özgürlüğü tadamıyorum ben ama özgür olmam gerek yoksa anlamı yok. 

Siyaseten

Beceremeyenlerin bu kadar çok olduğu bir coğrafya da
Kaç kutuplu bilemediğim siyasetleriniz
Susmayacaksınız bilirim, anlamak adına gönlünüzü koyabilseniz
Hızlıca tükettiğiniz gerçekliğiniz
Bize uzak olduğunuzu en iyi siz bilirsiniz
Hadi artık uzak olun bizden diyebilenlerimiz
Ve ellerinizin arasında rahatça oynatabildikleriniz
Tahammüle uzak gerçekliklerinizi alın da bizden uzaklara gidiniz.

23 Temmuz 2015 Perşembe

Firar

Şimdi gelme vakti, kaçırmazdık ki hiç
Böyle böyle büyüdük biz, İçimiz hep çocuk orası ayrı
Bize yakışır şimdi sevmeler
Ağustosun sıcağı da geri dönüşlere gebeyken
Sizler uzak köşelerinizden izleye durun
Sahneler feveranlara gebe
Umurumda sanın siz, ardıma bakmam
Şimdi düğün mevsimi, yazları severim zati
Hadi kalkın ege sizi bekler  

Mabel Matiz - Sarışın

Bir yaz yolculuğu edası uyandırıp insanın yüzüne rüzgarını bile çarptırmış sadece benim değil bir çok kişiyle paydaş bir duygu yorumlardan okuduğum kadarıyla.

Böyle temiz ve naif duyguları sere serpe duymak ne güzel sanki sinestezi hastası yapıyor insanı, çok severim ben duygularımı alt üst eden sanatları.


Ayrıca hep derim eğer bir sanat icra edebilseydim farklı olurdum, mesela sesim olsa birçok farklı müzik kültüründen kişiyle düet yapar, farklı sanatsal klipler çekerdim… Ne bileyim piyasa sanatçısı olmazdım. Mabel Matiz'de bunu görüyorum, farklılık aşikar endemik, özel bir sanatçı. 

9 Temmuz 2015 Perşembe

Ve Ben Batarken Derinlere

Sayıklıyoruz hiç yaşamamışçasına.
Kaç ömür geri saymalıyız mutluluk icin.
İnatlarımız ve güzel çocukluğumuz.
Vakitler darken tam ne mutlu içimiz.

Sen ve geriye kalan teferruat.
Kaç gece eskitmeliyiz daha.
Sabırsa seninle güzel.
Oysa sığmıyo icime gökler.
Yadırgadığım uzaklıklarımız var.
Yakın edemesemde güzel gecelerimiz.

30 Haziran 2015 Salı

Beklentilere Gebe Gerçeklikler

Kaybedecek çok şeyin var be dostum
Kalmamış sanırken ardında
Daha neler göreceksin, yanacak canın!
Kaçmayı yeğlemek en kolayı
Var mısın benimle koca bir savaşa?

Hadi tut ellerimi, niye uzak ki yakınlarımız?
Mesut günlere özlemin benden daha mı az?
Elbet bu gün bizde sabredenlerdeniz.
Ya nereye kadar?

Niçin sevdiğimiz şehirlere kaçmıyoruz?
Heyecanımız vardı. Bir zaman ki nefesimiz kesilirdi.
Uyumazdık da heveslerimiz bağlardı bizi
Şimdi arkada beklentiler ve koca bir gelecek kaldı.  

Elden Gelenler

Şimdi ne sen suçlusun nede ben
Bırakmak istemezdim bu şekilde susarken
Baskılara, aileye, kültüre karşı koyarken
Güçsüz kalmanı anlayabiliyorum

Savaşmadın demeyeceğim herkesin savaşı kendine büyük
Yoruldun biliyorum, tutamadım ellerinden
Oysaki bilsen içimde dolup taşan ne büyük bir özlem 

25 Haziran 2015 Perşembe

Mazoşist İlişkiler

Hayatı yaşamak herkese nasip olmuyor. Yaşamlar arasında öylesine derin çizgiler var ki umutlar, hayaller, beklentilerin niteliği v.s. v.s. çok farklıyız birbirlerimizden. Bir benzerimiz daha yok şu koca mahlukatın içinde.

 Gel gelelim asıl mevzuya bu kadar farklı kişilere sahip bizlerin ilişkilerinin normal olmasını beklemekte doğal olmasa gerek. Analiz edebildiğim ilişkilerin arasında mazoşizm çizgisi en tehlikelilerinden. Çiftlerin karşılıklı bağımlılık boyutuna ulaşan birlikte olma, merak etme dürtüsü. Karşılıklı mazoşizm’i körüklediğini düşünüyorum. Çevresel etkenler sebebiyle birlikte olamayacağı inancını kendi içlerinde körükleyen aynı zamanda bağımlı olmuş ilişkiler bu işi mazoşizme dönüştürüyor. Sonunun genelde evlilikle bittiğini gördüğüm bu çeşit ilişkiler, evlilik öncesi süreçleri kendilerine haz sağlayan fakat hayatı dar eden bir çıkmaza sokmaktadırlar.


Düz insanlar olmak bu kadar mı zor, olamıyoruz işte. Gerek bilinçaltı geçmişimiz gerek çevresel etkenler ve olmak istediğimiz kişiliğimiz bizi devamlı olduğumuzdan farklı kişiliklere taşıyor. Keşke önce kendimizce mutlu olabilsek, çevremize, ilişkilerimize ışık olabilsek keşke!

21 Haziran 2015 Pazar

Yakın

Kesif bir unutkanlık bendeki
Önüne geçilmez, ardından bakıyoruz işte
Yazlar ve kışlar birbiri ardına tekerrürdeler
Kendimize gelemedik bir türlü
Uyanmak gerekli der dururum
Nerden başlanır ki bu ödeve
Bilemedim şeklini şemalini
Sizlerin ne güzel hayalleri var öyle
İçini ısıtır dinleyenin
Bizler ise kendi hapsimizde
Uykularımız bile yarım
Bahse varım devrimler yakın 

Ramazan Yılın En Büyük Devrimidir

Monotonlaşmaya yönelik pek çok önlem alırım hayatta, çoğu işe yaramaz. Belli bir süre içerisinde aynileşmez mi serüvenlerimiz? Düzene girdiğimizi sanırken parça parça sıkılmaz mıyız? Ben hep korkarım monoton bir ömürden

Oysa Ramazan koca monoton bir yılı alır, ters düz eder alışkanlıklarımızın tümünü. Uyuma, yeme içme ve dahası değişiriz işte ayak uydururuz isteyerek ve bilerek. Bence Ramazan bu ülkede gerçekleşen en geniş tabanlı devrimdir.   


Sonu bayramdır, kavuşmadır. Kendisi başlı başına bir mücadeledir, kolay değildir. Amacım, din adamlarının anlattıklarını tekrarlamak bu felsefenin çok derinine inmek değil, yüzeysel olsa bile bu devrimin farkına vardırtabilmek.  

17 Haziran 2015 Çarşamba

Ters Yüz

Meydan ve mahal vermezdin
Bizatihi kaçışların bana olurdu
Kimseleri varis bırakmadan nereye?
Feragat etmelerin elinden gelirde
Yakarışlara mı yenilişlerin?
Azami yaşardık biz, hızlıca tükettiğimizden değil mi belli? 
Şiir, müzik, kitap sevmezmiş. Ulan sanırsın Maslow piramidinin dibinde yaşıyor. Ruhun ne yer ne içer sordun mu bi? 

16 Haziran 2015 Salı

Yerlerimizi Alıyorlar

Yeni gelenler her zaman değerlidir. Eskileri tüketmişizdir bittabi. Madde ve duygulardan münezzehtir bu durum, bireysel ihtiyaçlarımız gereği tüketmeye mahkumuz

Niye üretmeden tüketiyoruz ki habire, oysa yoruluyoruz da. Duygusuzlaşıyoruz, hayvanlaşıyoruz, kabaran köle iştahımız tüketmeye meyilli, üretmek emek ister çünkü. Feda etmeye yanaşmıyoruz.

Hayatta devamlı suretle anlatacak tek kelimemin kalmamasına, eski kalmaya, unutulmaya sadistçe bir istekle özen gösteriyorum. Ben tüketiliyorum çünkü hayat doğal seleksiyonunu dişlerini geçirircesine hissettiriyor. Bağlanacağım amaçlar değersizleşince gözlerimin önünde, tükenmek elbet elzem oluyor.

Yeni gelenler bizlerin yerlerini doldurmaya çalıyor, aynı heyecan var gözlerinde, sıkılmamışlık, iştahlı bir nefis. Ne hoş bir tebessüm yüzlerinde. 

15 Haziran 2015 Pazartesi

Olamamak

Bir şeyler olmayı umarak yontuyoruz hayatı, sadece doktor, mühendis değil. İyi bir eş, otoriter bir bürokrat, saygın bir iş adamı ve dahası

Biçilen rollerimiz var, bizim adımıza toplumun zorunlu kıldığı bir elbise. Hatta kendi kendimize ördüğümüz duvarlarımız. Sorarım size mutlu muyuz?   

Peki ya ne yapmalıyız diye sorar oldunuz, duyar gibiyim. Ne soruyorsunuz a dostlar bendemi kalıplar sunayım size. Ne bir diyetisyenim ne de bir öğretmen neyi neyle karıştıracağınızı, nasıl edeceğinizi öngöremem.

Hayat matematik değil, en büyük yanılgımız budur zannımca. Sosyal bilimlerde her zaman bir ile biri toplarsanız iki etmez. Ya da daha anlaşılır şekilde bizler aynı durumlar karşısında her zaman aynı tepkileri vermeyiz. Oysa yaşam döngümüzde insanlar diğer insanlardan bir şeyler öğrenmeyi ve hayatlarında gidilecek yolları tasvir etmelerini beklerler. Çünkü kendilerinden önce bireysel deneyimler sonucu birikmiş bir bilgi demeti mevcut, ortak akıl bu deneyimlerden faydalanarak daha ileriye gitmeyi en azından doğruları bulmayı bize daha çocukken dikte etti. Fizik için geçerli olabilir bu durum, bilgiyi, teknolojiyi biriktirerek daha da genişletebilirsiniz.

Fakat sosyal bilimlerde ortak akıldan, kültürden v.s. edindiğimiz birçok hal ve hareket sadece göz aşinalığı, alışkanlık veya toplumun bizlere biçtiği rollerden oluşur. İyi bir oyuncu değilseniz deli, çılgın, anarşist olarak adlandırılabilirsiniz.


Aşırılığı, anarşistliği benim bünyem kaldırmıyor. Ben sadece özgün olmaktan yanayım, belki de bana da bu dikte edildi.   

Rölantiye Alınan Bir Hayat Ve İçsel Hesaplaşmalar

Hayatlarımız yeterince karmaşıkken, birde milyon ihtimalli karmaşık bir ruh hali ve kişiliğe sahipseniz yandınız demektir. Bazıları burçlarına bok atar, bazıları yetiştirilme tarzlarına. Oysa hayatta biz gibi milyon ihtimalli değil mi? Delilik yakışır ki bize, akıllı olup sorumluluk almak ne haddimize.

Rölantiye aldım kendimi, bir kenara onca dünyalık, deli saçması işi bırakıp rölanti de bekliyorum. Ha sanmayın çalışmıyorum, koşturmuyorum profesyonel hayat affetmez biliyorum J hatta en normal beni hafta içinde emeğimi kiraladığım hapishanede görebilirsiniz. Sahte hayatlar, sahte benler, olmak istenenler, hepçe de kaçma isteği. Ben normal değilim, hem normal olmamak neden korkutur ki insanı? Normal bir hayat süregelmedim ki. Hep düşünmem, sorumluluk almam, bir şeyler uğruna bir şeylerimi feda etmem beklenmedi mi? Kolay bir hayatı kucağımda bulamadım napayım suç benim mi?

Sıralı Büyük hayallerimin bazılarını güzel kılıflara saklayıp, kutsal kitap edasıyla gözümün uzandığı yerlere kaldırdım. Bu sorumsuzluk ve boş vermişlik su götürmez şekilde rahatsız ediciydi evet! Fakat mutlu olamamanın verdiği hayata kapris hakkımı kullanmamı kim engelleyebilirdi ki?   

Bütün tanıdıklarıma bizzat akrabalarıma karşı ilgi ve yakınlığımı yitirirken, yine kaçma itikadı var içimde, genele karşı beklentilerimi olabildiğine öteleyip köse bıraktım içimde.

Tüm bunlara bakıp sancılı ve sanrılı bir ruh hali bekliyorsunuz muhakkak fakat gerçekler böyle değil. Bulunduğu mekân ve zamanın rengini alabilme meziyetim var. Sahte mutluluklar takınmam belki gerçek fakat buhranlı bir dönemde olduğum gerçek değil. Kendimi bu duruma alışır buluyorum nicedir. İnsan beyni inanılmaz bir makine her duruma ayak uydurabilme yetisi insanı kendi kendisine hayran bırakmıyor değil.


Daha irdelemem gereken çok sorgulama var kendimle ilgili fakat bunları yazıya dökebilmek zor ayrıca günün belli saatlerinde ve belli ortamlarında kendini gösteren meziyetler bunlar. Ki unutkanımdır da aynı zamanda çok zeki olarak addetmem kendimi hatırlamak ve düşünmek yorucu en güzeli okumak, değerini bilin. 

3 Haziran 2015 Çarşamba

Evrenselliği Yerelselleştirebilmek Adına

Sanata olan düşkünlüğüm ve birçok kademesinde olma isteğim boşuna değil. Ben ülkelerin gelişmişliğinin bile üçlü saç ayağına bağlı olduğunu düşünmekteyim. Sanat, bilim, kültür bu üçlü saç ayağının birinin eksikliği veya az gelişmişliği diğerlerini de aşağıya çekecektir.

Sanatın en çokta duyusal alanına yeteneğimin olmasını istedim hep, belki yetiştirilme şeklimden belki de farklı sebeplerden ötürü bir türlü becerim gelişmedi. Sesim kötüdür dayanamazsınız, herhangi bir enstrüman yakınlığım daha doğrusu yeteneğimin olmadığı kanısı da taşıdım hep içimde.

Oysa çok isterdim farklı kültürlerin müziğini Anadolu müziğine harmanlamayı, öyle eksik ki 2000’lerin Türk müziğinde bu durum. Hayatın birçok alanında yaşadığımız yozlaşma kütürde, müziğimizde kendine fazlasıyla yer buldu. Ey bizim güzel müzisyenlerimiz Amerikanvari içi boş klipleriniz, anlamdan kültürümüzden iz taşımayan müzikleriniz bizim damak tadımız olamaz. Unutulacaksınız, inşallah ki tez zamanda


Evrenselliği yerelselliğin potasında eriten tam benlik onca müzisyenimiz vardı oysa Barış Manço, Erkin Koray, Cem Karaca, Selda Bağcan, Moğollar ve daha niceleri. İnanın şuan ki dünya müzik kültürünün bile birkaç gömlek üstünü bizden birileri bizim ezgilerimizle yine bize anlattılar. Ne kadar da şanslıydık! Geçen gün Okan Bayülgen’in Cem Karaca’nın sesinin Rock müziğini nasıl bizleştirdiğine ve nasıl kültürümüze tabi kıldığına dair konuşurken hissettim bir kez daha yalnız olmadığımı. Yukarıda isimlerini saydığım ve sayamadığım için üzüldüğüm diğer bir avuç büyük insanın kendi dönemlerinin en iyi Psychedelic Rock örneklerini verdiklerini duyar olmadık mı şu ara? 

25 Mayıs 2015 Pazartesi

İki Güzel Göz

Bu gün farkındalık günüm sanırım, eskilerdeyim dönemiyorum. Fark ettiğim acı bir gerçek, dilim damağım kuru, öyle güzel gülen bir yüzü ve iki güzel gözü ne kadar bedbaht ettiğimi anladım. Eminim o kadar güzel gülemiyorsun artık ne büyük acı Ya Rab! İki mutlu olması gereken göz, en çok
hak eder oysa. Sorsan çokta tamahkar en büyük sınavı ben, en çok kıyamayan yine ben. 

İki Masum Yürek

İncir kadar küçük bir kalpte geçti bu hikâye
Oysa kızdım da ben, nasıl kıydım da taş kesilmedim
Bütün yaşadıklarımızı temize geçtim bu gün
Öyle özlemler, öyle anılar var ki içinde
Unutmuşum bazılarını yüzüm kızarıyor bak
Ne güzel anılarmış onlar, en güzel zamanlarımızmış
Geri gelmez biliriz, onca kötü düşleri niye son zamanlara sıkıştırmışız
İçim ısındı eski bizi görünce
Ne masumuz, görsen seninde için ısınır eminim
Sanki bütün sevgilerimizi gömmüşüz o günlere
Bütün geleceğim bir fedaya tâbi olsa da
Çok zor şu günlerimiz
Planlarımızın üstünde ailelerimiz
Düşlerimizin önünde korkularımız
Ya haklarımızı helal edişlerimiz
İki masum koca insanız artık
Ayrılıklarda aşka tabi, özlemlerde
Ben seni bu gün çok özledim

24 Mayıs 2015 Pazar

Uğurlar Olsun

Kaybetmeyi kabullenmek ne zor
Büyük savaşlarım oldu yaşım itibariyle bir hayli erken
Kaybetmeyi artık özümseyebiliyorsam
Suçlamadığım içindir kimseyi
Kendi savaşım bildiğim için benimle ilgili olan her şeyi
Ailemi, sevdiğimi ve daha bilumum kişiyi
Hiç suçlamadan önüne atıyorum işte kendimi
Alın beni, inancım kalmadı artık
Evet, evet siz haklısınız
Yanlışlar ve eksikler benim, bizzat bana ait
Dedim ya artık rahatça ifade verebilecek durumdayım
Yıkılabilir tüm gerçekler üstüme, sabahı da beklemeyebilir
İnançlarım ve beni ayakta tutabilecek yargılarım yerle yeksan
Herkes kendi hayatından mutluluğundan sorumluyken benim ne ağır bir yüküm var
Veremedim ama inanın çok istedim
Son evresinde ömrümün çok şey olsun istedim ama var edemedim
Hiç ummadığım hayatlara yaklaşıyorum
İdeallerim bir kenara, ben sizler gibi değilim
Uğurlar olsun sizlere 

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Uyanmalı

Ömürler ister bazen hayat
Vakfedebilmelisin ki genişleyebilesin
Kendine tıkandıkça sıkışmışlığa olacak şikâyetin
Üzerinde durmayabilmelisin
Gecenin bir yarısında çıkabilmelisin
Uyanıklığa olan isyanını yenebilmelisin
Coşkunun peşinde yalnız kalabilmelisin
Başarıyı en tepesine koyduğun hayatı
En güzel sen yaşabilmelisin
Bırak aksın endişelerin
Sevdiklerine en yakın hep olabilesin

19 Mayıs 2015 Salı

Değişmeyebilmek Adına

İki omzumun arasında yönetemediğim bir iktidar
Ve inançsızlığıma tahammülüm azalıyor artık
Kendim gibi derdim eskiden oysa yozlaşıyorum artık
Birçok kişi ve kestikleri ahkâmlara tıkadım kulaklarımı
İstemediğim bir istikamete, mucizelere mecbur bırakmaya utanmıyorsunuz da hiç
Ne istiyorsunuz benden? Kirli bir hayat mı olsun meşgalem?
Oysa herkes kadar farklıydım o zamanlar
Ve günahlarım daha az
Şimdi geride egenin sıcak güneşinin yaktığı bir omuz
Hatıralar eski! içinde ne kadar aransan da biz yokuz

20 Nisan 2015 Pazartesi

Kuyucaklı

Şimdi ne sen suçlusun ne de ben
Günahını alır kızardım eskiden
Beklentin muntazam bir hayatken  
En doğrusuydu elini eteğini çekmen
Benim eğri büğrü yollarım
Senin cetvellerin var
Ortada buluşamadığımız çokça da yaşanmış lığımız
Senden sonra öyle şarkılarım ve kitaplarım var ki
Yalnız da değilim işte bildiğin gibi

Hegemonya'm

Güçlü görünmek ne zor Allah’ım
İnandırıvermek kendini bile
Saatlere bölmek günleri
Geçmeyecek acılar biriktirmek
Her şeye rağmen, canını yakamamak
Onca zaman geçti ki şimdi haklı buluyorum babamı
Büyüyor muyum neyim?  
Lüzumsuz geliyor artık önemsemek
Zor ve can yakıyor geleceği görememek
Siz sanıyorsunuz ki herbişey yolunda
Ben yolumda, o bile kendi yolunda
Herkes giderken senin yanında
Arkaya kalıp beklerim ben
Çoğu kişi düşmemi beklerken 

19 Nisan 2015 Pazar

Çalın Davulları

Artık bunaldıkça yürüyorum, dur duraksız
İnsanlardan kaçıp kendimi bulmak için
En çok ta senin için
Yüreğe, bedene, İstanbul’a ya da dünyaya
Sığamıyorum işte saatlerce kaldırımlarda sessiz sakin
Sana benzetiyorum birilerini
Ve o birilerinin sen olma ihtimali yok ki
Ne acı!
Artık olmadıkça sen ve kabardıkça içim
Bir güzel yürüyorum ki sorma
Olanlara ve durumuma öfkem gırla
Kendimle konuşmalarımda. Ki çokta kızarım kendime
Bir güzel de haklı çıkmaların yok mu içimde
Bende sevdadır başkalarını haklı bulma davası
Şimdi tövbeler edip çıkmamam gerekir yoluna
Oysa sen yamacımda, rüyamda en yakınımda
Gitmeye yakınsın biliyorum
Yoruluyorum, kızıyorum, kanıyorum
Ben oyuncaklarımı bile paylaşmazdım ki çocukken
Dayanılmaz bir hal aldı artık hayat
Bile bile aklım yerindeyken
Görmemem, bilmemem, duymamam gereken senler olacak
Aklımı yerinde tutmamda zor olacak
Ve artık buralarda kalmakta
En çokta sevdiklerimle konuşmak yoracak
Delilik yapmamak için ısırıcam elimi, sana bir zararım dokunmayacak
O gün gelirse eğer ölümüm elinden olacak 

16 Nisan 2015 Perşembe

Eylül

Yitiririm masumluğumu
En yakınlarıma değin küserek hayata
En yakınımın yaşadığı bedbaht hikaye gibi
Öyle de uzağım ki
Hayat değirmeni öğütürken öyle bayağıyım ki
Ne boş ve ne renksizim
Kaçmayı en uzağa, sanki tek çözüm gibi
Ve artık bilmek istemediğim gibi
Hülasa öyle çok seni istediğim gibi
Bildiğim ve artık gelemeyeceğim gibi
Bundan böyle kendi etrafımda döneceğim gibi
Aptal gibi
Ve hatta ve hatta bu yüzyıla ait olmadığım gibi
Ruhuna sahip olamadığım gibi
Şimdi fersah fersah uzağında olmamı istediğin gibi
O günler gibiyim artık
Olabildiğine geniş zamanlar ve ben yine unuttum yaşarken içinde olmayı. 

10 Nisan 2015 Cuma

Bin Yıllık Yalnızlık

Ey benim güzel ömrüm bilemedin ben ne hiçim
Etrafsızım ki çok daralıyor göğsüm
Yetemedim evvel ve büyütemedim kendimi
Kan tutar oldum ve kin doluyum
Oysa öylesine mutluyum ki var sebep
Yılanlar yok etrafımda benden büyük  
Dilim şimdi kuru damağımda o tat
Şimdi ölümlerden ölüm beğenmek mevsimi
Vakitler ardına kadar açık
Benzediğim insanlar vardı ki çocukken hiç istemezdim
Söyle nem kaldı, hayatlar tekerrüre gebe 

15 Mart 2015 Pazar

Bir an

Telaşlanma
Sebeplerin ötesi vardır inan
Bilemezsin bazen uzak olur yanındakiler inan
Kör heveslerin tutarda koy vermez bir an
Belki sabaha yakın duyarlar sesini dayan

Bazen zordur yaşamak ama sen uyan
İncinme istemem, hayat zor  
Bir gün kırılırsın, dayanamam
Yediremem kendime, kaçsam da kurtulamam
Uzaklarda bulamazdım ki
Kendime ettiklerim hep yalan

Islak avuçlarım, bir dolu dünyalıkla benim koşan
Hissiyatsızlık içindeydim ki
Şimdi duygularım kabarıp duran 

Ben

Tanıdıklar gelmiş çocukluğumdan
Esefli öğütlerle dillerinde
Anlattıkları, bildikleri bir başka ben
Sahi ya kimdim ben
Kandırdığım onca insan var ki en çok ben
Ve ayın yirmi yedisi gidenler gelmiyor
Bekleyen gene ben
Sabaha karşı uyudum uykumdan
Sabahına gördüğüm düşümde herkes vardı
O kadar sevdiklerimi hiç toplayamamıştım ben
Herkes kendince dünyalıklarını getirmişti
Öncelikleri vardı insanların
Hayalleri, dertleri
Oysa uyanmak isteyen sadece ben 

Sahte

Sahte; tesadüfler gibi, biz gibi belki ben gibi
Biteviye boş konuşurduk, vakitlice seni göreli
Ben düzelmez avare, sakın koşma diyemem ki
Doluyum bilen bilir. Ki boşalmaz dudaklarımdan gam
Kendimi bilmezliğim pistir. Tanımam hiç kimseyi

Saatleri takip edemezken, günler geçiyor arkada
Niyetlere hüküm verirken ben, doğru olamadım
Yanlış anladılar beni, düzeltmedim
Durmamın veya gitmemin önemi yoktu onlar için
Ben ise hiç olmak istemedim

Şimdi ise bilmez davranıp, sahte oyunlar oynadım
Yoktu kemale ermemin yolu ki istedim
Ben seni en çok kendimde sakladım
Çocukluğumda gördüğüm güzel bir düştüm
Ne yaptın diye sorma koştum, koştum, koştum… 

2 Şubat 2015 Pazartesi

Bazı Vakitler Geceye Dayanırdı

Daha çok şey anlatmak için susardım
Yıkılır mı bilip düşünmezdim, tahtlarım
Issızdı çevremiz
Doymalık umutlarımızdı azığımız
Ardına bile bakmazdı oysa’larımız
Öyle ya çokları gelip gitmişti bizden evvel
Salalar selamlarımıza karışalı beri
Kalmamıştı eski neşeler
Biz ki umursuz yürümez miydik?  
Ne oldu da devalar peşinde koşar olduk
Canımız yandı hem de çok
Ta böğrümüze dayandı
Avutulacak yaşta gelip geçmiş
Sıkışırdı içimiz böyle böyle
De hadi gün geceye dayandı
Gelir dediklerimizi bekledik

Şimdi avucumuzda ne kaldı 

1 Şubat 2015 Pazar

Muteber

Şimdi batıyorum yavaş yavaş
Aldırışlar pek muteber
Saklanışlar en derin
Ve kaçışlar uzak mı uzak
Sıkılmışlık ki en doğusu gibi dünyanın
Ortadoğu gibi kurak mı kurak
Yalvarır mı bilemem
Çıkılmaz mı olmuş her durak
Ve şimdi seher olsa da gidebilsek
Bu kaçılası kaçıncı otak
Sızılı bir türkü gark olurken içime
Gözlerim buğulu

Ve bu kadar heyecan gönlüme yasak.